21.07.2021

TESLİMİYETTE ZİRVE İBADET; KURBAN

TESLİMİYETTE ZİRVE İBADET; KURBAN

Bize kurbanlarımızla kendisine kurbiyet imkânı veren Rabbimize hamd,

Bayramları bize hediye eden, kurbanı ümmetine sünnetinden kılan, rehberimiz Hazret-i Peygamber [Sallallahu Aleyhi ve Sellem] Efendimize, âline ve ashabına salât ve selam olsun.

Kurban; sözlükte “yaklaşmak, yakın olmak, Allah’a yakınlaşmaya vesile olan şey ” demektir.

İslam ıstılahında ise; Allah’a yaklaşmak ve O’ nun rızasına ermek için ibadet maksadıyla, belirli şartları taşıyan hayvanı usulüne uygun olarak kesmeyi ve bu amaçla kesilen hayvanı ifade eder.

Kurban, Allah yolunda malın, canın, her şeyin feda edilebileceğini, Allah’a teslimiyeti ve O’na karşı şükür hisleriyle dolu olmayı ifade etmektedir.

Kurban Bayramında kesilen kurbana; udhiye, hacda kesilen kurbana ise; hedy denir.

Kurban kelimesi üç ayet-i kerimede yer almaktadır: [Âl-i İmrân 3/183; Maide 5/27; Ahkâf 46/28].

Kelime olarak hadis-i şeriflerde ise nadiren geçmektedir: "Namaz, (Allah'a sunulan bir) kurbandır."gibi.

Kurban kesmek, kitap, sünnet ve icma-ı ümmet ile sabittir. Hazret-i Peygamber [Sallallahu Aleyhi ve Sellem] ’in meşru kılınmasından itibaren vefat edinceye kadar her yıl kurban kestiği bilinmektedir. Sahih hadis kaynaklarında yer alan rivayetlerde Hazret-i Peygamber [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], kurban bayramında Allah katında en sevimli ibadetin kurban kesmek olduğunu, kurbanın kesilir kesilmez Allah katında makbul olacağını ve kurban edilen hayvanın boynuzu, tırnağı da dâhil olmak üzere her şeyinin kişinin hayır hanesine yazılacağını ifade etmiştir.

Hicretin ikinci yılından itibaren bugüne kadar bütün Müslümanların kurban kesmeleri, bu konuda ümmetin görüş birliği içinde olduğunu göstermektedir.

İnsanlık tarihi boyunca bütün semavi dinlerde şekil ve gaye yönüyle farklılıklar bulunsa bile kurban ibadetinin mevcut olduğu bilinmektedir. Kur’an-ı Kerim bize, Hazret-i Âdem’in [Aleyhisselam] oğullarının kurbanlarından bahseder. Demek ki Kurban, temeli ta Hazret-i Âdem’e [Aleyhisselam] uzanan evrensel bir ibadettir. Tıpkı namaz, oruç, hac ve infak gibi… Hac suresi 34.ayet-i kerimede; “Biz her ümmete kurban ibadeti koyduk ki Allahın kendilerine erzak olarak verdiği hayvanları keserken Allahın adını ansınlar…” buyrularak kurbanın geçmiş bütün ümmetlere şamil bir ibadet olduğu bildirmektedir.

Ancak çeşitli hikmetlere mebni olarak uygulamalarda bazı değişiklikler olmuştur. Sözgelimi Hazret-i Âdem’in [Aleyhisselam] çocukları, kurbanlarını bir hayvanı kesmek yahut bir miktar buğdayı sunmak şeklinde Rablerine takdim etmişlerdi. O zamanlar kurban edilecek şey, sunağa sunulur, sahibi ondan faydalanamazdı. Gökten inen bir ateş onları yakar, yok ederdi. Bu da sunulan kurbanın kabul edildiğine işaret kabul edilirdi.

Önceki kavimlerde kurban’ın kabulüne işaret olarak bir ateşle yakılması gerektiğine Al-i imran 183.ayet-i kerime işaret etmektedir:

Onlar, "Allah bize, ateşin yiyeceği bir kurban getirmedikçe hiçbir peygambere inanmamamızı emretti" dediler. De ki: "Benden önce size nice peygamberler açık belgeleri ve sizin dediğiniz şeyi getirdi. Eğer doğru söyleyenler iseniz, niçin onları öldürdünüz?"

Kurban kesimlerinin yapıldığı bayramın 1, 2 ve 3. günlerine eyyam-ı nahr denilir. Ancak kurbanı, yevm-i nahr'le ifade edilen birinci günde kesmek daha faziletlidir. Hür, mukim (yolcu değil), müslüman ve dinî ölçüye göre zengin sayılan (üzerinden bir yıl geçmemiş bile olsa nisab miktarı mala sahip bulunan) kişilere kurban kesmek vaciptir.

Kurban kesimi, bayram namazından sonra başlar, bayramın üçüncü günü akşamına kadar devam eder. Resulullah’ın sünneti gereğince ve (Rabbin için) kurban kes!" [Kevser 108/2] ayet-i kerimesi zımninde kurbanın kesilmesi vaciptir.

Kurban ibadetinde esas olan takvadır ki Yüce Rabbimiz konu hakkında Hac suresi 37.ayet-i kerimede dikkatlerimizi çekmektedir; "Unutmayın ki ne onların etleri ulaşır Allah'a, ne de kanları. Ona ulaşan tek şey, kalplerinizde beslediğiniz takvadır, Allah saygısıdır. O bu hayvanları size amade kıldı ki, sizi doğru yola eriştirdiği için Onun yüceliğini ilan edesiniz. Öyleyse güzel davrananları müjdele!"

Dinî bayramlar, hicrî ikinci yılda meşru kılınmıştır. Malum olduğu üzere Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem] Efendimiz Medine-i Münevvere’ye geldiğinde Medine’lilerin iki bayram günü vardı. O günlerde oynayıp eğlenirlerdi. Efendimiz; “Bu iki gün (ün mana ve mahiyeti) nedir?” diye sordu. Onlar da;“Biz cahiliye devrinde bu günlerde eğlenirdik” dediler. Aleyhissalatü vesselam Efendimiz de; “Allah Teâlâ, kutlamakta olduğunuz bu iki gününüze karşılık olarak size onlardan daha hayırlı iki gün lütfetti: yevm-i edha (Kurban bayramı) ve yevm-i fıtr (Ramazan bayramı)”buyurdular.

Hac suresi 36.ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz;‘’ Biz kurbanlık büyükbaş hayvanları da sizin hakkınızda Allah’ın dininin şeâirinden kıldık. Onlarda sizin için hayır vardır. Onlar boğazlanmak üzere saf halinde dururken onları kestiğiniz zaman Allah’ın adını anın. Yanı üstü yere yıkılınca da onlardan hem siz yiyin, hem kanaat gösterip istemeyene, hem de isteyen fakire yedirin. İşte böylece onları size amade kıldık ki şükredesiniz.” Buyurarak Kurbanın da hac ve ezan gibi islamın şeairlerinden biri olduğu ifade edilmiştir.

HADİSLERDE KURBAN İBADETİ:

Peygamber [Sallallahu Aleyhi ve Sellem] Efendimiz şöyle buyurdular ;“Kurban kesin; zira kurban, babanız İbrahim’in sünnetidir.”

“Hâli vakti yerinde olduğu halde (dinî ölçüye göre zengin sayıldığı halde), kurban kesmeyen kişi bizim musallamıza (namazgâhımıza) yaklaşmasın.”

“İnsanoğlu Allah nezdinde, kurban gününde kurban kesmekten daha sevgili bir iş işlememiştir. O kurban, kıyamet gününde boynuzları, postu ve tırnakları ile gelir. Kurban kanının Allah katında büyük itibarı vardır, kan akıp yere düşmeden Allah katında yüce bir mevkiye ulaşır. Kurbanı temiz ve halis bir kalp ile Allah’a takdim edin.”

‘‘Arefe günü, kurban ve teşrik günleri bizim bayramımızdır, bu günler yeme ve içme günleridir”

"Kurbanlar, sahipleri için sırat köprüsünü geçmede birer binit haline geleceklerdir." "Kurbanlarınızdan bir kısmını yeyin, bir kısmını tasadduk edin ve bir kısmını da biriktirin."

“Ey insanlar! Her sene her bir ev halkına kurban kesmek vaciptir.”

Bir gün sahabi Efendilerimiz: "Ey, Allah'ın Resulü, bu kurbanlar nedir?" diye sordular.

Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem] Efendimiz de onlara:"Bu, atamız İbrahim'in sünnetidir." Buyurdu.

Sahabi Efendilerimiz:"Ey Allah'ın Resulü, bu kurbandan bize ne var?" dediler.

Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem] Efendimiz de:"Her tüyü karşılığında bir sevap vardır." Buyurdu.

Tekrar Sahabi Efendilerimiz: "Ey Allah’ın Resulü, yünlerde de mi?" diye sordular.

Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem] Efendimiz: "Yünlerin her bir tüyü karşılığında ilahi bir sevap vardır." cevabını verdi.

Kurban ibadetinin icra edildiği gün, senenin en kıymetli gündüzü olmuştur. Peygamber Efendimiz: “Allah katında günlerin en büyüğü (ulusu) kurban bayramının birinci ve ikinci günüdür.” buyurmuştur.

Bir başka hadisinde ise “Allah katında günlerin en büyüğü kurbanın birinci günü, bunu fazilette kurbanın ikinci günü takip eder.” Buyurmuştur.

Kurban bayramının ilk günü neden en faziletlidir? Çünkü Allah’ın en çok sevdiği amel o gün işlenir. Peygamberimiz [Sallallahu Aleyhi ve Sellem] şöyle buyurmuşlardır: “Allah’a, (kurban olarak) kan akıtmaktan daha sevgili bir amel yoktur ve o (kurban), kıyamet günü gelecektir.”

KURBAN KESMENİN HİKMETLERİ:

Hazret-i İbrahim [Aleyhisselam], Allah'a [Azze ve Celle] olan sevgi ve yakınlıkta, zirve bir peygamberdir. Bunda asla şüphe ve şek yoktur. Allah [Azze ve Celle], Hazret-i İbrahim'i [Aleyhisselam], sayısız denemelerden geçirmiş ve kendisini dost (Halilullah) edinmiştir.

Bir insan için en zor denemelerden birisi de, hiç şüphe yok ki çok sevdiği evladını "kurban" etmesidir. Bu "kurban etme", bir beşer için başarılması çok zor, zirve bir davranıştır. İşte, uzun seneler evlat hasreti çeken ve ilerlemiş yaşlarında evlat nimeti ile taltif edilen bir babanın, yanında yürüyüp, koşmakta olan oğluna olan sevgisini bir düşünün! Hazret-i Allah, İbrahim'i,[Aleyhisselam] bu başarılması çok zor olan eylemle denedi. Zira Yaratıya dost olmak kolay değil. Halilullah sıfatı ile bezenmek bedel ister, can ister.

Âdete Yüce Rabbimiz; Ey İbrahim! Evlat sevgisi mi? Yoksa her şeyin; hayatın, ölümün, cezanın, mükâfatın ve evladın sahibi olan Allah sevgisi mi? Gün, karar günüdür. Gün, taraf olma günüdür. İşte ateşten bir imtihan. Allah sevgisini, kendisi, evladı ve her şeyden üstün tutan yüce kapıda Halil olma şerefi ile taltif edilen İbrahim.[Aleyhisselam]

Sonsuz rahmet sahibi olan Rabbimiz, iman eden kullarını bu çetin imtihandan bağışlayarak; İbrahim'e "kurban" hediye etmiş ve kurban geleneğiyle; bu acıklı-dramatik günü, "bayrama-sevince" dönüştürmüştür.

Hazret-i İbrahim'den miras kalan bu "kurban sünneti", bir taraftan İbrahim ve İsmail'in "teslimiyetini ve adanmışlığını" hatırlatırken; diğer yandan, Allah'a olan yakınlığın hiçbir yakınlıkla kıyaslanmayacağı bilincini de bizlere vermektedir.

İşte Hazret-i İsmail'in "kurban" edilmesi ve arkasından Hazret-i İbrahim'in ve Hazret-i Peygamber [Sallallahu Aleyhi ve Sellem] Efendimizin "kurban kesme sünneti" nin gerçek anlamı budur.

Kurban, Allah’ın rızasını kazanma yolunda bir kahramanlık, fedakârlık, hasbilik ve teslimiyetin ifadesidir. Bu teslimiyet ve hasbilik, Hazret-i İbrahim ve Hazret-i İsmail ile zirveleşerek sembolleşmiştir. Kur’ân-ı Kerim olayı, inananlara Allah’ın emirlerine teslimiyet ve itaat adına model olarak sunmaktadır. Böylelikle insan hakikî kulluk tavrını takınır, şükür vazifesini yerine getirmeye çalışır, Allah’a yaklaşır. Bu nedenle Kurban, insanın kurbiyetine bir vesile teşkil etmiş olur.

Ayrıca kurbanın sosyal hayata bakan hikmetleri de vardır. Kurban; toplumda kardeşlik, yardımlaşma, fedakârlık ve dayanışma ruhunu mayalar ve geliştirir. Toplumda adaletin gelişmesine yardım eder. Toplum katmanları arasındaki uçurumların aşılmasına ve değişik seviyelerdeki fertlerin birbirlerinin halini tanıyıp ilgilenmelerine ve kaynaşmalarına ciddî anlamda katkıda bulunur.

Fakir insan, kurban sayesinde dünya nimetlerinin yeryüzündeki dağılımı konusunda karamsarlık ve düşmanlıktan kendisini kurtarır ve içinde yaşadığı toplum tarafından görülüp- gözetildiğini hisseder. Et satın alamayan veya çok az alabilen insanların hayatında kurbanın ne kadar bereketli olduğunu belirgin bir şekilde görmek mümkündür.

Kurban, zengini, malını Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için vermeye alıştırır.

Kurban, İnsanı yardımlaşmaya teşvik eder ve yardımlaşmanın zevkini vicdanına duyurur. Böylelikle insanı cimrilik hastalığından, dünya malına tutkunluktan kurtarır.

Bütün bunlarla birlikte Allah rızası için kesilen kurbanlara birçok sevap vaad edilmiştir. Kurban kesmenin sevabını soran sahabeye de Peygamber [Sallallahu Aleyhi ve Sellem] Efendimiz; “Kurbanın her bir kılı için bir sevap vardır.” Buyurmuş; sahabe tekrar: “Ey Allah’ın Resulü, kesilen kurban yünlü ise (koyun, kuzu gibi), sevabı nasıl olacak?” diye sorduğunda. [Aleyhissalatü vesselam] : “Yünün her bir kılı için de bir sevap vardır” buyurmuştur.

Allah rızası için kesilen kurban ahirette geçilmesi çok zor olan sırat köprüsünde sahibi için bir binek vazifesi görecektir. Peygamber [Sallallahu Aleyhi ve Sellem] Efendimiz bu hususta şöyle buyurmuştur; “Hayvanın iyi ve güzelini kurbanlık olarak seçin, çünkü o sırat köprüsünde size bineklik yapacaktır.” Buyurdular.

İbadetler her çeşit hikmet ve faydasından önce sırf Allah rızası için yapılmalıdır. Bu itibarla kurban da her türlü ferdî, sosyal faydaları yanında Allah’ın hoşnutluğu ve sırf Allah rızası esas gaye yapılarak yerine getirilmesi gereken bir ibadettir.

Yüce Rabbimiz Hac suresi 37.ayet-i kerimede; “Kurbanın etleri ve kanları değil sadece takvanız Allah katına ulaşır” buyurmaktadır.

Kurbanda esas olan kan akıtmak veya et değildir. Asl olan takva yani niyettir. Allah rızası için bir emri yerine getirmektir. Allah [Azze ve Celle] Kur’an-ı kerimde kurban kesmenin maksadını tek bir kelime ile açıklamıştır : ‘Takva’’ Ayet-i kerimenin sonunda da, şuurlu olarak yerine getirilen kurban ibadetinin insanı ulaştıracağı manevi seviyeye dikkat çekmek açısından, “…Muhsinleri müjdele” denilmektedir.

Evet, Hazret-i İbrahim ve Hazret-i İsmail’in [Aleyhimesselatü vesselam] bir sünneti olan Kurban ibadetini sadece hacdakiler için değil, yeryüzündeki bütün müminler için bir bayrama dönüştüren Âlemlere Rahmet Hazret-i Muhammed [Sallallahu Aleyhi ve Sellem] Efendimiz, dedeleri içinde en çok Hazret-i İbrahim’e benzemesi ve Hazret-i İsmail’in soyundan gelmiş olması ise bağrında daha nice birçok hikmetleri barındırmaktadır.

Cüneyd Bağdadi Hazretleri; “Mina’da kurban kesen bir mümin eğer nefsinin arzularını boğazlayamazsa tam anlamıyla kurban kesmiş olmaz” demişlerdir.

Hazret-i Mevlana [Kuddise Sirruh] ne de güzel ifade buyurmuşlardır; “Keçinin gölgesini kurban etmeye kalkışma. Kurbanın hakikatine er, onu et bayramı zannetme. İbadetlerin zahirini elde etmek asıl değil, asıl olan manasını kavramaktır.”

Kurban ibadeti, tasavvufi açıdan böyle derin bir manaya sahiptir. Kurban, kişinin nefsi ile mücadelesidir. Nefsinin ziyana sürükleyen emir ve arzularına karşı koyuşudur. Kabil’i Hak katında müflis hale dönüştüren işte bu zapt edemediği, boğazlayamadığı nefsidir.

Ondan dolayıdır ki bir kere daha vurgulamak isterim ki;

Kurban; fedakârlıktır.

Kurban; samimiyettir.

Kurban; teslimiyettir.

Kurban; İsmail olmaktır.

Kurban; dostluktur.

Kurban; sabırdır.

Kurban; paylaşmaktır.

Unutmamalıyız ki Allah’ın mülkünde yaşayan kulun, Allah’ın emaneti olan malından, canından, velhâsıl bütün imkânlarından Allah için fedakârlıkta bulunması, Allah’a bir ikram değil, Allah’ın insana bir ikramıdır. Zira Allah [Azze ve Celle] ganidir, muhtaç olan ise insandır.

BAYRAM GÜNLERİNDEKİ ÖDEVLERİMİZ:

Bayram günleri sevinç günleridir. Bu günlerde sevinçli ve güler yüzlü görünmek tavsiye edilmiştir. Bu itibarla bayramların toplum hayatımızda ayrı bir yeri ve önemi vardır. Bayram günlerinde toplum fertleri birbirleriyle sevişip kaynaşır.

Hayatın bitmek tükenmek bilmeyen sıkıntıları içinde bunalan, bitkin ve yorgun hale gelen insanları bayramlar dinçleştirir.

Bu günlerde akraba ve komşularımızla olan ilişkilerimiz kuvvetlenir, birlik ve kardeşliğimiz güçlenir.

Bayram sabahı camilerimizi dolduran kalabalıkların hep birlikte ve içtenlikle yüce Allah'a yönelmeleri, O'ndan af ve bağış dilemeleri ayrı bir önem taşır. Çünkü böyle bir amaçla bir araya gelen, aynı iman ve heyecanı taşıyan toplulukları yüce Allah'ın rahmeti kuşatır ve Rabbimiz o kulları affeder.

Özellikle bayram günlerinde anne ve babalarımızın hayır dualarını almalıyız.

Dinimizde Allah'a ibadetten sonra anne ve babaya saygı ve iyilik emredilmiş, onlara karşı 'öf' demek dahi yasaklanmıştır.

Akraba ve komşularla tebrikleşerek, karşılıklı sevgi ve saygı duyguları aktarılmalı, karşılaştığımız herkesle selâmlaşarak tebrikleşmeliyiz. Zira Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem] Efendimiz bayram namazına giderken ve gelirken yollara dizilenlerin bayramlarını kutlardı.

Eş ve dostlarımız başta olmak üzere mahallemizin büyüklerini ziyaret ederek hatırlarını sormalı ve gönüllerini almalıyız.

Hastanelerde ve evlerde yatan hastaları görmeli, şifa dileklerimizi sunmalıyız.

Yetim ve kimsesiz çocuklarla ilgilenip onları okşamalı ve onlara birer anne ve birer baba gibi davranmalıyız. Onların da bayram sevinci yaşamalarını sağlamalıyız.

Allah Rasulü [Sallallahu Aleyhi ve Sellem] bayram namazları sonrasında sadaka ve hediyeler verirdi, vermeye de teşvik ederdi. Ayrıca Ashab-ı Kiram Efendilerimize bu verilenlerin günahların bağışlanmasına sebep olacağını da bildirirdi.

Bizden hayır dua bekleyen ölülerimizin mezarlarına giderek onlara dua etmeli, ruhları için hayır ve hasenatta bulunmalıyız.

Bayramlarda birbirlerine kırgın ve dargın olanları barıştırmalı ve aralarını bulmalıyız.

Her zaman olduğu gibi bayram günlerinde de İslâm'ın emrettiği şekilde çevremizde can taşıyan bütün mahlûkatla olan ilişkilerimizi bir kere daha gözden geçirmeli, özellikle hemcinslerimize iyi davranmalı, incitici ve zarar verici davranışlardan sakınmalıyız.

Bunun yanında bayram namazlarında camilerimiz âdeta müminlerin bir nevi kaynaşma, kucaklaşma merkezi olacağından çoluk-çocuk, genç-ihtiyar, kadın-erkek herkesin bayram yerine katılmalarını teşvik etmeliyiz.

Bütün bunlar, toplumu oluşturan fertleri birbirleriyle kaynaştırarak milli birliğin sağlanmasında ve toplumu rahatsız eden ayrılık ve düşmanlıkların yok olmasında etkili olan davranışlarımızdandır.

Bu duygularla siz okuyucu kardeşlerim başta olmak üzere âlem-i islamın kurban bayramlarını tebrik ediyor, daha nice bayramlara sağlıkla, huzurla erişmemizi, mübarek bayramın ülkemize, İslâm âlemine ve bütün insanlığa iyilik ve hayırlar getirmesini diliyorum. Cenâb-ı Hak yaptığımız ibadetleri ve keseceğimiz kurbanları rızasına muvafık eylesin ve bizi kendisine ibadetten ayırmasın inşallah. Âmin

Selam ve dua ile…

Ramazan TOPCAN

Giresun İl Müftüsü